İsviçre'de olduğumu hayal ettim birden...Kafamı kaldırıyorum karşımda koca bir dağ,(Saka daği) sağa çeviriyorum şırıl şırıl dere akıyor, karşıya bakıyorum ışıl ışıl sazlar. Derede ördekler vrak - vrak ötüyor.
Azmak diyorlar bu dereye. Ayaklarımı şöyle bir sallandırıyorum; değmesiyle çekmem bir oluyor. Buz gibi...Sonra bir daha deniyorum, bir daha , bir daha ..... Direnince alışıyorum. Ayaklarım suda dairelet çizmeye başlıyor.Beraber seyahat ettiğim arkadaşımın eşi doktor dostum anlatıyor: "bu kadar soğuk suda kalan bir kişi hipodermiden ölür". Zaten serince bir bahar havası vardı o gün ama bu sözleri duyunca o dereye asla o gün girmemeye karar verdim. Seyahat arkadaşlarım da benim gibi ayaklarını suya sotktular ve hep birlikte azmağın üzerindeki tahta iskelede oturup ayaklarımızıla diz hareketleri yaptık.Hele derenin dibine bakınca bu sefer iyice zevkleniyorum çünkü aşağısı yemyeşil bitkilerle dolu. Daha sonra, Marmaris'in bu şirin beldesi Gökova'nın incisi gibi ışıldayan Akyaka hakkında internette yaptığım kısa bir araştırma bu deredeki bitkilerin yendiğini şaşkınlıkla öğrendim.
Akyaka Gökova körfezinin doğusunda denize kıyısı olan Marmaris'in Ula ilçesinin bir mahallesi ve doğal olarak denize kıyısu var.
Ama,bence oraya asıl özelliğini veren azmak dedikleri dere, ördekler akıntı, sazlar ve derede seyreden gezinti tekneleri..
Siyasi olaylar ve Ankara'da durmaksızın yağan yağmur içimi o kadar sıktıki 17 gün öncesini anımsayıp huzur bulmak istedim.
23 Mayıs 2016 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder