17 Şubat 2014 Pazartesi
İRAN VE TURKİYE INTERNET YARIŞI
İran Internet özgürlüğünde Türkiye’nin önüne mi geçecek ?
Türkiye’de Internet kullanımına kısıtlamalar getiren ve hükümet denetimini arttıran yeni yasayı ,Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün veto edip etmeyeceği henüz açıklığa kavuşmadı . Ama yeni bir gelişme oldu, otokratik bir rejim olan sınır komşumuz İran’ın Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ülkesindeki Internet kullanıcılarına Mart ayı sonundan itibaren daha rahat nefes aldıracağını açıkladı
Washington Post Gazetesinde, 16 Şubat tarihinde yayımlanan bu haberi okuyunca beynimden vurulmuşa döndüm. Daha otokratik olduğuna inandığımız bir ülkede Internet kullanıcıları rahatlatılmaya çalışılıyor, buna karşılık demokratik AB aday ülkesi olan Türkiye’de ise Internet’e sansür uygulaması başlatılmak isteniyordu.. Nitekim, 6 Şubat 2014 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi, böyle bir yasa teklifini kabul etti bile. Bu yasa tasarısı , bu ay sonuna kadar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayından geçerse yasalaşacak.
Kulislerden gelen bazı duyumlara göre, Cumhuriyet Halk Partisi, yasanın iptali için Anayasa Mahkeme’sine başvuracak, ama başvurudan önce Cumhurbaşkanı Gül’ün
(bazıları ona Çankaya noteri diyor) kararını bekliyor.
Bir yandan dış baskılar, bir yandan yoğun protesto gösterileri ayyuka çıktı, ama Başbakan Tayyip Erdoğan Internet’e sansür getirileceğini reddediyor ve hükümetine karşı bu sesleri “porno lobisi”nin haykırışları olarak niteliyordu.
Çok yazılıp çizildi, ama bir kez daha tekrar etmekte yarar var, yeni yasa tasarısına göre;
* İnternet’te özel hayatının ihlal edildiğini düşünen kişiler mahkeme yerine doğrudan TİB’e ( Türkiye İletişim Başkanlığı) başvuracak.
* TİB, yayının engellenmesine karar verirse, karar uygulanmak üzere Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne (ESB) bildirecek. ESB durdurma kararını en geç 4 saat içinde yerine getirecek.
* Bu talep 24 saat içinde Sulh Ceza Hakimine götürülecek. Özel hayatın gizliliğinin ihlaline bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, doğrudan TİB Başkanı’nın emriyle erişim engellenecek. Bu acil uygulamada hakim kararı aranmayacak.
* Yer sağlayıcılar, Internet kullanıcılarının kullanım trafiklerini iki yıla kadar saklamak zorunda olacak. Ayrıca TİB’in veya mahkemenin erişimin engellenmesine karar verdiği sitelere alternatif erişim yollarını da engellemekle görevli olacak.
* En önemlisi, kullanıcı ulaşmak istediği içeriğin engellendiğini bilmeyecek. Bu durumdan hiçbir şekilde “haberdar” olamayacak.
* Kullanıcı bir linke tıkladığı zaman, o içerik URL bazlı engellendiyse, ya sayfa hiç açılmayacak, ya başka bir sayfaya yönlendirilecek ya da yanlış bir bilgiye ulaşacak.
* URL bazı engellemede, siteye girmeye çalışan kişiler, linke tıklayanlar takip edilebilecek.
Internet’te bu tür kısıtlamalar Çin, İran ve Suudi Arabistan’da uygulanan URL tabanlı siyasi amaçlı engelleme yöntemleri olarak biliniyor.
Internet’in teknik olarak erişebilirliğini ülkeler bazında karşılaştırmalar yaparak açıklayan Netindex’e. göre, İran, Internet erişimi için gerekli olan bant genişliğinde, 184 ülke arasında 170.’inci sırada yer alıyor. Anladığım kadarıyla bu, Internet erişiminin çok yavaş olduğunu gösteriyor. İran hükümeti, şimdi teknik olarak bu bant genişliğini arttırarak Internette daha hızlı erişebilirliği hedefliyor. Washington Post Gazetesinin haberine göre, İran’ın şimdiki hedefi nant genişliğinde 135. sıraya çıkmak ve Interneti hızlandırmak.
İran’da yıllardır uygulanan Internet’teki bu yavaş hız, hükümetin filtreleme denetimini kolaylaştıryordu.
Ancak, İran’ın reformcu Cumhurbaşkanı Ruhani, geçen gün yaptığı açıklamada, bu denetimin ters teptiğini belirtti ve “ Allahın izniyle “, Internet’in hızlandırılması için çalışmaların sürdüğünü ve Mart ayından itibaren hızlı Internet’in başlayacağı sözü verdi.
76 milyon nüfuslu İran’ın Bilim ve Teknoloji Bakanı, Internet denetiminin, ülkedeki e-ticarete bile sekte vurduğunu hatırlattı ve Internet’in hızlandırılması gereksinimi dile getirdi.
Netindeks’e göre , Türkiye’de hızlı Internet mevcut. 184 ülke arasında 72. sırada.
Ama, maalesef Internet’e sansür uygulanmak isteniliyor.
2014 yılında, bilim ve teknolojide çağın gerisinde kaldıklarını itiraf eden İran hükümet yetkilileri ise, şimdiye kadar uygulanan Internet’teki siyasi kısıtlamaların ters teptiğini itiraf ediyorlar. Yoruma açık bir durum değil mi ???
1 Şubat 2014 Cumartesi
TRT'de dogruluk ilkesi yok edildi
TRT Haber Merkezinde ilk
işe başladığım gün, heyecandan tir tir titriyordum.. Tabii, o günün tarihini unutmam da mümkün değil... 23
Kasım1976... İşe ve mesleğime başladıktan bir hafta sonra tuttuğum ilk gece nöbetinde, annem bana evden yemek gönderince, arkamdan
herkes gülmüştü
!
Nasıl heyecanlanmam ve gururlanmam
? TRT, o zaman,
Türkiye'de radyo-televizyon yayıncılığı yapan tek kurum olarak hizmet veriyordu.. Ve 22 yaşında, Basın Yayın Yüksek
Okulu’ndan yeni mezun olmuş bir genç için stajyer muhabir olarak o kurumda işe başlamak çok prestijliydi.
Aradan bunca zaman
geçti, 31 Ocak 2014 tarihinde, TRT, sessizce, kuruluşunun 50. yılını
kutladı. Ama,
artık, Türkiye’deki tek yayın kurumu değil. Üstelik, AK Parti iktidarının sesi olduğunu açık
açık ilan eden bu kurumda çalışabilmek eskiden olduğu gibi prestij de kazandırmıyor... Hatta, TRT, günümüzde artık bir yayın kurumu olarak
bile addedilmiyor. En azından ben etmiyorum... Bir haberci için, doğruları
yansıtmak en önemli kuraldır (bize öyle üğretmişlerdi). Eskiden kamuoyunda yayılan bir duyum, TRT haberi olarak verilmedikçe inandırıcılığı yoktu.
Şimdi ise, kamuoyunun bu alışkanlığı, özellikle hükümetin sesi olan TRT
tarafından kaybettirildi. Oysa, TRT haberlerinin ana omurgasını doğruluk ilkesi oluştururdu ve bu da yok edildi !!!
TRT, 1964
yılında, 359 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Yasası
ile, özerk kamu tüzel kişiliğine sahip bir kurum olarak, devlet adına radyo ve
televizyon yayınlarını gerçekleştirmek amacıyla
kurulmuştu. İlk Genel Müdürü de Adnan Öztrak
idi.
İlk programlı radyo yayınına 1965 yılında
geçildi ve bütün radyolar haber saatlerinde Ankara Radyosu'na
bağlandılar..
Kuruluşunun dördüncü yılında deneme niteliğindeki ilk
TV yayınları Ankara’da Mithatpaşa
caddesindeki stüdyodan başlamıştı.
Özerk bir yayın kurumu
olduğu için, doğal olarak, bütün siyasi partilerin gözü
üzerindeydi. Ama, asla bugünkü
gibi iktidarın sesi değildi.. Tarafsızlık
ilkesine dikkat edilmesine rağmen, TRT’yle ilgili
tartışmalar kesilmezdi..
Ülkedeki siyasi gelişmeler
nedeniyle, 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra, 1972 yılındaki Anayasa
değişikliği sırasında, TRT'nin özerkliği kaldırıldı ve kurum, "tarafsız" bir
kamu iktisadi kuruluşu olarak yeniden düzenlendi.
TRT’den söz edip, efsanevi Genel Müdürü
İsmail Cem’in kuruma katkılarından söz etmemek olmaz elbette.. 1974 yılında, CHP-MSP Koalisyon
Hükümeti döneminde, TRT Genel Müdürlüğü görevine atanan İsmail Cem ve ekibi TRT haberlerine canlılık getirdiler ve
şeffaflığa dayanan
Anglo-Sakson gazeteciliğini TRT Haberlerine uyarladılar. Cem, bu görevde bir yıl kadar
kaldı. 1975 yılında, 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti'nce genel müdürlükten alındı ve Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararına karşın, görevi iade
edilmedi. Bu
durum, iktidarla
muhalefet arasında, uzun süren tartışmalara yol açtı. İsmail Cem daha sonra kaleme
aldığı “ TRT’de 500
gün “ kitabında, kurumdaki deneyimlerini ayrıntılı olarak anlattı.
İsmail Cem, daha sonra siyasete atıldı,
Türk-Yunan dostluğunu pekiştiren başarılı bir Dışişleri Bakanı oldu ve 24 Ocak
2007 yılında öldü.
Ama, biliyor musunuz ki, hala, ben de dahil, bir çok eski
TRT çalışanı tarafından, efsanevi bir TRT Genel Müdürü olarak anılır
?
Bugün, TRT yayınları, tüm Türkiye'de ve
tüm kıtalarda dinlenebilmekte ve izlenebilmekte. Ayrıca Türksat üzerinden
yapılan sayısal yayın yoluyla Avrupa'da yaşayan Türklere de ulaşılmakta. Kürtçe
yayın yapan TRT
Şeş’le birlikte neredeyse 15 ayrı TRT Televizyon kanalı, çok sayıda TRT Radyo Kanalı var, Radyo’da
Klasik müzik ise, sadece üç büyük şehirde dinleniyor..
Gördüğünüz gibi, 50 yılda teknik olarak
epey ilerleme kaydedilmiş, ama içerik olarak 50 yıl geriye gidilmiş... Ne
dersiniz ???
Nilay Karaelmas
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)